top of page

Cahide Sonku Lüleburgaz’da hayat buluyor

Oyunun yönetmeni ve başrol oyuncusu Sara Kaplan gazetemize konuştu.





Türk tiyatrosunun ve sinemasının ilk kadın yıldızı, yönetmeni ve yapımcısı olan Cahide Sonku’nun hayatı Lüleburgaz’da sahneye taşındı. Lüleburgazlı Sara Kaplan’ın hem yönetip hem de başrol oyuncusu olarak sahneye taşıdığı Bir Düş Gibi” Cahide Sonku adlı oyun ilk izlenimde büyük beğeni toplarken, oyunun yönetmeni ve başrol oyuncusu Sara Kaplan ile sahne arkasına, duyguların ve anıların izine doğru bir yolculuğa çıktık. Sorularımıza içtenlikle cevap veren Sara Kaplan, süreci detaylıca anlattı.

Türkiye tiyatrosunun ve sinemasının ilk kadın yıldızı, yönetmeni ve yapımcısı olan Cahide Sonku’nun hayatı Lüleburgaz’da sahneye taşındı.

9-27 Mart tarihlerinde gerçekleşen Lüleburgaz Tiyatro Festivali’nde ilk kez izleyici ile buluşan “Bir Düş Gibi” Cahide Sonku adlı oyun büyük beğeni topladı.

Oyun, tek kişilik 55 dakikalık bir performans olarak dikkat çekerken, hem dönemsel bir tablo çiziyor hem de bir kadının hayaller ve hayal kırıklıklarıyla örülü mücadelesini gözler önüne seriyor.

Oyunun yönetmeni ve başrol oyuncusu Sara Kaplan ile sahne arkasına, duyguların ve anıların izine doğru bir yolculuğa çıktık.

Gazetemize özel açıklamalarda bulunan Kaplan, oyunun fikrinin nasıl doğduğu, oyuna nasıl hazırlandığı, sahnede Cahide Sonku olmanın nasıl bir duygu olduğu gibi konularda söyleşi yaptık.

-CAHİDE SONKU’NUN HAYATI SAHNEYE KOYMAK İÇİN ZOR AMA BÜYÜLEYİCİ BİR MALZEME. BU OYUNUN FİKRİ NASIL DOĞDU?

Sara Kaplan: Cahide Sonku, sadece sinema tarihimizin değil, kadın mücadelesinin de simgesidir. Ama onun hikâyesi sadece zaferlerden değil, aynı zamanda yalnızlıktan, düşüşten ve direnişten ibaret. Bu konu benim her zaman ilgimi çekmiştir.

Cahide Sonku ile ilgili bir oyun sahneye koyma fikri hem bu sebeplerden hem de Cahit Irgat ile bir dönem Lüleburgaz’da yaşamış olması, buraya dair anılarının olması bir yıldız olarak benim gözümde O’nu daha da anlamlandırıyordu.

Lüleburgaz Tiyatro festivaline yetiştirebileceğim ve Cahide Sonku ile ilgili yazılmış bir tiyatro metni ararken tamamen tesadüfi olarak ulaştım tekste. İnternetten yazarı Gökhan Erarslan ile bağlantıya geçtim ve oyunu sahnelemek üzere gerekli izinleri aldım. Büyük bir nezaket göstererek bu sezon hala İzmir Devlet Tiyatrosunda oynanmaya devam eden bu oyunu bedelsiz olarak oynamam için izin verdiği gibi, prömiyer sonrası da kendisiyle bir söyleşi yapma fırsatımız da oldu.

-CAHİDE SONKU, TÜRK SİNEMA VE TİYATRO TARİHİNİN EN İKONİK İSİMLERİNDEN BİRİ. “BİR DÜŞ GİBİ” CAHİDE SONKU OYUNU İLE ONUN HAYATINI SAHNEYE TAŞIRKEN HANGİ YÖNLERİNE ODAKLANIYOR?

Sara Kaplan: Cahide Sonku’nun hayatı başarı, tutku, aşk ve trajedilerle dolu. Oyunda, onun sinemaya adım atışı, Yeşilçam’daki yükselişi, özel hayatındaki fırtınalar ve unutulma dönemini izliyoruz. ‘Türkiye’nin ilk kadın film yönetmeni’ olma mücadelesini ve toplumun kadınlara biçtiği rollere meydan okuyuşu vurgulanıyor.

Bunun yanı sıra psikolojik bir tarafı da var metnin, Cahide Sonku’nun hayatında yaşadığı iki yangından sonra gerçekleşen baht dönüşleri ve baba figürüyle ilgili olumsuz izlere de rastlıyoruz.

- TEK KİŞİLİK SAHNE PERFORMANSLARININ OLDUKÇA ZORLAYICI OLDUĞU BİLİNEN BİR GERÇEK. OYUNA NASIL HAZIRLANDINIZ?

Sara Kaplan: Evet, ben de oldukça zorlandığımı söyleyebilirim.

Öncelikle sahne hazırlığının Lüleburgaz Tiyatro Festivali’ne yetiştirmek için 2 ay gibi kısa bir süre olması oldukça zorlayıcı bir unsur oldu.

Metnin deşifresi ve karakter çözümlemelerini yaparken aynı zamanda arşiv taraması yapıp, mektuplarını, röportajlarını okuyarak ve TRT’de Cahide Sonku ile yapılmış 5 bölüm belgeseli, kendisinin çektiği filmleri izleyerek devam edip, aynı zamanda döneme uygun dekor kostüm arayışlarını sürdürüyordum. 

Oyunun ezberi bittikten hemen sonra ise Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisi’nde boş bulduğum her alanda prova almaya başladım. Yıllardır birlikte çalıştığım sevgili dostum ve hocam Utku Çorbacı provaların bazılarında bulunabildi. Ancak birkaç çalışma ile hem oyunculuk hem de reji olarak oyunun şekillenmesine büyük katkı sağladı.

Oyunun niteliği gereği ilk anlardan itibaren dekor kurmadan prova almaya müsait değildi. Her provada  ağır ahşap dekorları kurup kaldırma mecburiyeti bizi hem vakit hem de fiziksel olarak da zorluyordu.

Bu konuda en büyük desteği kendisi de oyuncu olan sevgili dostum Egemen Göksu’dan aldım.

Bütün bu zamana şimdi dönüp baktığımda bu yorucu sürecin beni Cahide Sonku ile kuvvetli bir bağ kurmaya ittiğini ve doğru bir empati yapmama neden olduğunu sevinerek anlıyorum.

-OYUNUN AYNI ZAMANDA YÖNETMENİ OLARAK, CAHİDE SONKU’NUN HİKÂYESİNİ ANLATIRKEN SAHNE TASARIMI VE MÜZİKLERLE NASIL BİR ATMOSFER YARATMAYI HEDEFLEDİNİZ?

Sara Kaplan: Dönemin Yeşilçam havasını yansıtmak için sahne dekorlarında ve kostümlerde vintage parçalar kullandık. Dekorların bazılarını ise o dönemde kullanılan gerçek ahşap parçaları arayıp bularak oluşturduk.

Oyunun Müzikleri ise, İstanbul ve İzmir’de gerçekleşen önceki gösterimler için Müzisyen Orhan Enes Kuzu tarafından döneme uygun olarak yapılmıştı.

Kendisine ulaşıp yine gerekli izinlerle birlikte müzik kayıtlarını aldım.

Oyunun müzikleri müzikal için hazırlanmıştı ve Tolga Temel hem müziklerin mixlerini başarıyla yaptı hem de sahne ışıklarında kullandığı efektlerle oyuna büyülü bir atmosfer kattı.

Oyun aynı zamanda Cahide’nin hayatındaki diğer karakterler ile diyalogları ses kayıtları ile işliyor. Orhan Enes Kuzu içinde Erhan Yazıcıoğlu’nun da bulunduğu ses kayıtlarını da gönderdi.

Böylece hem dekor/kostüm hem de müziklerle dönemin ruhunu taşıyan etkileyici bir atmosfer yaratırken bir yandan da Cahide’nin son döneminde yaşadığı yalnızlık ve çıkmazları mekansal olarak da doğru ifade etmeye çalıştık.

-SAHNEDE CAHİDE SONKU OLMAK… NASIL BİR DUYGUYDU?

Sara Kaplan: Cahide Sonku’yu oynamak hem büyük bir onur hem de ağır bir sorumluluktu.

Oyun, hem belgesel hem de kurmaca özelliği taşıyor. Bu anlamda hem Cahide’nin yaşadığı gerçek trajik olaylar hem de O’nun iç dünyasını hayal ederek kurduğumuz sahnelerle ilerliyor. Onun zihninde geziniyoruz; kırık aynalar, sisli kulisler, ışıltılı galalar ve ıssız köşeler arasında…

O yılların Türkiye’sinde çalkantılarla yaşamış bir yıldızın dünyasını doğru yansıtmaya çalışırken bir kadın olarak yaşadığı duyguların hâlâ çok tanıdık olduğunu bilerek, anlayarak sahnede olmak oldukça zorlayıcıydı.

Kadınların görünür olmak hatta var olmak için verdikleri mücadelenin şekli değişse de temelde yaşanan zorluklar değişmiyor. Provalar sırasında ve sahneye çıktığımda sadece bir karakteri değil, onun hayal kırıklıklarını, alkışlarla sarhoş oluşunu, sonra sessizce unutulmasını ve onun nezdinde bu ülkede o zorlu mücadele içinde yaşayan tüm kadınların ağırlığını taşıyorum.

-OYUNDA EN ZORLANDIĞINIZ SAHNE HANGİSİ OLDU?

Sara Kaplan: Seyirciler Cahide Sonku’yu ‘star’ kimliğiyle hatırlıyor, ancak biz perde arkasındaki yalnızlığını, kırgınlıklarını da göstermek istedik. En şaşalı yaşadığı dönemlerde bile iç dünyasının karmaşıklığını göz önüne getirmek istedik. En zorlandığım sahne ise, alkol ve yalnızlıkla mücadele ettiği dönemi canlandırmaktı. Çünkü Sonku’nun iç dünyası, görünen ihtişamın ardında derin acılar barındırıyor.

Ve son sahne…ışıkların söndüğü ve yalnız başına kaldığı o dokunaklı monolog. Seyirciler, bir düş gibi yaşayan bir yıldızın hüzünlü finaline tanık oluyorlar.

-OYUNU TEKRAR NE ZAMAN İZLEYEBİLECEĞİZ?

Sara Kaplan: Ekim ayı itibariyle oyunu Lüleburgaz’daki çeşitli dernek ve STK’lar yararına Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisi’nde sergilemeye devam edeceğiz.

Bu dernek ve STK’ların kendi çalışmalarıyla ve özellikle gelirin tamamı kız çocuklarının eğitimine aktarılmak kaydıyla sezon boyunca izleyiciler oyunu izleyebilecekler.

Bunun yanı sıra çeşitli tiyatro festivallerine oyunun başvurularını yapıyoruz.

Lüleburgaz dışında da sahneleme fırsatı doğacaktır diye umut ediyorum.

-ÖNÜMÜZDEKİ SEZON TİYATRO İLE İLGİLİ BAŞKA PROJELER VAR MI?

Sara Kaplan: Bu oyun ilk defa KUMPANYA Lüleburgaz tiyatrosu adı altında sahneye koyduk.

KUMPANYA Lüleburgaz yeni bir oluşum. 2017 yılından beri hem kuruculuğunu hem de yönetmenliğini üstlendiğim Medikent Sanat grubu yalnızca hastane çalışanlarından oluşuyor.

KUMPANYA Lüleburgaz ise, karma bir ekip olarak, hem farklı yaş grupları, hem de toplumun farklı kesimlerinden oluşturulacak bir ekiple önümüzdeki sezon büyük ihtimalle bir müzikalle seyirci karşısına geçecek.

Oyunculara yaz boyunca dans, şan ve oyunculuk eğitimlerinin verilip, kadronun oyuna göre oluşturulacağı bir projeyi uzun süredir hayal ediyorum.

Ve her şeyden önemlisi bu oluşumlarla, Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisi gibi Türkiye’de örneğine pek rastlanmayan bir komplekste çalışma imkanının yaratılmış olmasını bir borç bilerek sorumluluk almayı ve bizden sonra bayrağı taşıyacak olan tiyatro sevdalısı genç arkadaşlarımıza ifade alanı açmayı çok isterim.

Comments


bottom of page