Şehrimizin tarihinde sanat ve edebiyat ile ilgili birçok üretken kişi yetişmiştir. Bunlardan birisi olan Cahit Irgat’ı çocukluğumda izlediğim filmlerinden, daha sonrada okuduğum harika şiirlerinden tanıyorum.05 Haziran 1971 yılında kaybettiğimiz değerli Sanatçı, 21 Mart 1916 yılında Lüleburgaz’da doğmuştur. Eğitim yaşamında Edirne Öğretmen Okulu son sınıftan ayrılmış, bir süre oyunculuk yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı’na girmiştir. Yıllarca İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda, Küçük Sahne'de, Gen-ar, Dormen tiyatrolarında çalışmıştır. 1940-1960 döneminin sayılı oyuncularındandı. Birçok film çevirdi. Varlık, Serveti Fünun - Uyanış, Gündüz, Yürüyüş, Ant, Yığın, Yaprak (1935-1950) dergilerinde yayımladığı şiirlerle yeni edebiyat akımının öncü isimleri arasına katıldı. Bu şiirlerde, II. Dünya Savaşı kuşağının hayata ve insanlara değişik açılardan bakmasının yarattığı zenginlikler açık özellik olarak göründü. Bir aydında olması gereken savaş karşıtlığını, çeşitli dizelerinde görmekteyiz. Çocuklar oyuncaklarla büyür. Daha İkinci Dünya Savaşı olmadan bunun bilincinde olan Hitler, 1933 yılında Nazi askerlerinden oluşan, asker setleri olan oyuncaklar üretmiştir. Cahit Irgat buna olan tepkisini aşağıdaki dizelerinde dile getirmiştir.“Anne girmem bu oyuncak dükkânına Orda toplar tayyareler tanklar var “Şiir kitapları: Bu Şehrin Çocukları (1945)-Rüzgârlarım Konuşuyor( 1947)-Ortalık (1952) -Irgatın Türküsü (1969),Romanları: Geri Dönemezsin (1947),Anı: Çok Yaşasın Ölüler (Akşam gazetesinde yayımlandı, Temmuz 1968)
Şiirlerinin çoğunu İkinci Dünya Savaşı sırasında kaleme almış olan şair, oyuncu, yazar Cahit Irgat bu dönemde yaşanılmış olan savaş dolayısıyla görülen açlık, yoksulluk gibi konuları işlemiş şiirlerinde. Dizelerinde kendi iç dünyasını da görmek mümkün. Şükran Kurdakul Cahit Irgat’tan “şiirimizin gözü yaşlı iyimseri ”diye söz eder. Şiirleri umut dolu, bir o kadar da hüzünlü. Sohbet havasında dizeleriyle, bizlere hüzünle dolu yaşanmışlıkları anlatmaktadır: “Ağzımızdan dilimizi çaldılar, Cebimizden paramızı, Alnımızdan terimizi; Ve renk renk ayırmadan, Gözlerimizi..!!”
Ve güzel dizeleri başka bir şiirinde devam eder:
“Ağaçlara karakuşlar dadanmışElmalar delik deşik,Baba ölmüş, alacaklı sarmış eviYüreğimiz delik deşik,Rüzgârların çeneleri çözülmüşToprak bizi çekiyorDünyamız delik deşik.”
Can Yücel’in Cahit Irgat’ın kişiliğini anlatan dizeleri oldukça etkileyiciydi:
“Cahit ki bu hasta düzende sağlıklı bir kanserdiCahit ki haksızlığa karşı üreyen hücrelerdi.Yorgun develer gibi çöktüğü Dormen şölenlerinde bile"Siz paranızı, ben kendi kendimi yerim," derdi.Cahit zaten azalarak yaşayanlardan değilÇoğalarak ölenlerdendi.” Cahit Irgat’ın Lüleburgaz’da tiyatro macerası 1960 yılında, o dönem yönetimince teşvik edilen bölge tiyatrolarının kurulması ile başladı. Bu anlayışla Lüleburgaz’da bir bölge tiyatrosu kurulmasına karar verildi. Türk Sineması’nın önemli sanatçılarından Cahide Sonku ile Cahit Irgat, Cahitler Tiyatro’sunu Şehrimizde kurdular. Ancak daha sonra Trakya Tiyatrosu olarak afişe edilen ve Lüleburgazlı tiyatro sanatçılarının da yer aldığı, Turgut Özakman’ın “Ocak” adlı oyununu sahneye koymuşlardır. Ancak bu güzel tiyatro beraberliği uzun sürmemiş, tekrar İstanbul’a geri dönmüşlerdir. Çalışan, emek veren insanların hep yanında olmuş, onların uğradıkları haksızlıkları dizelerinde yansıtmıştır: " Selam alın teriyle ekmek yiyen herkese Selam bu günü hazırlayan ölüye Selam saçlarından asılan Tabanından çivilenen deriye.”
Yaşamın zorluklarıyla boğuşan insanları çok güzel tarif etmiştir:“İnsanlar geçiyor sokaklardanKendi ölüleri omuzlarındaBir hayat nefes nefese, orman ormanİnsanlar geçiyor sokaklardanSevgiler taşmış, merhametler taşBuram buram tütüyoruz taştan topraktan.”
İnsan sevgisinin anlatımı da harikadır dizelerinde:
“Seven insan, sevdiği insanın ölümüne inanmaz ve aklı almaz. Kadın olsun, erkek olsun, çocuk olsun.“Nasıl ölür?” der seven insan.Sevmeyenler:“Öldü işte!” derler.”
Doğanın güzelliğini de Ağaç şiiriyle çok güzel anlatır:
“Ağacım, dört kol çengi kıyametHer dalımda bir memleketUzar kollarım uzarTaşımda toprağımda bereketKöklerimden başlar hürriyetBana çarptıkça anlarYağmur yağmur olduğunuRüzgâr, rüzgâr.
Taşımda toprağımda kıyametKöklerimden başlar hürriyet.”
İnsan sevgisi ile dolu yüreğiyle bizlere yol gösteren sevgili hemşerimiz Cahit Irgat, sanatçıların ölümsüzlüğünü eserleriyle göstermiştir. 05 Haziran 1971 yılında kaybettiğimiz Cahit Irgat, Can Yücel deyimiyle “çoğalarak ölenlerdendi ”.Şehrimizde Belediyemiz desteğiyle Genç Oyuncular tarafından yıllar önce yapılan, izlediğim çok güzel bir anma gösterisi olmuştu. Daha sonrada Engin Sahne’nin ortaya koyduğu Sanatçının şiirlerinden oluşan anma geceleri çok güzeldi. Ali Erkan Güneri’ nin Cahit Irgat’ın yaşamından kesitler sunduğu “Gökyüzü Mavi Yalnızlık Lacivert” adlı eseri sahneye koyan Saim Engin -Lüleburgaz Engin Sahne’nin başarılı oyunları çok güzeldi. Lüleburgaz Belediyesinin Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisinin gösteri salonuna Cahit Irgat Salonu adı vermesi Sanatçının anısını canlı tutmak adına çok değerli bir davranıştı. Ölümünün 52.ci yılında Lüleburgaz Yıldızları Sanat Akademisinde geçen yıl Saim Engin ve Engin Sahne Oyuncuları tarafından Sanatçı için bir anma düzenlendi. ”Güneşe ver gözlerini bulurum seni” adlı etkinlik çok güzeldi. Cahit Irgat’ı bizlere tanıtmak için uğraş veren tüm emeği geçenleri tüm kalbimle kutlarım.
Metin Eloğlu Cahit Irgat’ la birlikte Zincirlikuyu Mezarlığından Orhan Kemal’ in cenazesinden dönmektedirler. İki şair ölüm üzerine söyleşirler ve dileklerini birbirine anlatırlar. Metin Eloğlu, Cahit Irgat’ ın isteği şudur diye anlatır: "Ben Lüleburgaz’daki o çocukluk bahçeme gömülmek isterdim."
Böyle değerli sanatçılarımızı unutmamak görevimiz olmalıdır. Sanat yaşamın içinde serpilmiş gerçeklerdir, sanatçı onu oradan çıkarabilendir.
Comments