Bu gün bizim kuşağımızdan söz etmek isterim. Kimdi bu kuşak 1940-1970 yılları arasında yaşama merhaba demiş bir nesil. Daha önce doğan nesil bizden de daha çok çileler çekmiştir mutlaka. Bunların en genci elli, en delikanlısı yetmişli yaşlarda olup, yokluklar içinde yetişmiş yaralı bir kuşaktır. Hayatı incelediğimizde bu neslin hala hesapsızca ideallerinin peşinden koştuklarını görürsünüz. Bu kuşağın hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış, şeker çuvalından pantolon, lastikten ayakkabı giyerek yaşama koşmuş, hayata hiçbir zaman küsmemiş, aksine sıkıca bağlanmıştır. Evde inek, koyun beslemiş, kendine okulda Marshall Planı çerçevesinde verilen ABD süt tozu içirilerek ne kadar sağlıklı olduğu tartışılarak beslenmiş bir nesildir. Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış,
hatta hiç bebeklik, çocukluk resmi olmamıştır, ayni benim ve birçok arkadaşım gibi. Hiç biri kreş, dershane, özel okul görmemiştir. Fakat kendilerini yetiştirme konusunda müthiş araştırmacıydılar. Toplum sorunlarına çok duyarlıydılar. Halkın dertleri onların dertleriydi. Genelde
okullarda ders verecek kadar bilgi sahibiydiler. Kitaplar en önemli yol göstericileriydi. Devamlı okumak aydınlık yaymalarının en temel unsuruydu. En azı on ekonomik krizden nasibini almış, yoksulluk zorluluğun cenderesinde boğuşmuştur. Tecrübe abidesi yoklukla terbiye edilmiştir. Arkadaşı, dostu için gerektiğinde her şeyini ortaya koymuş, çıkarsız, beklentisiz sevgi ile daima onların yanında olmuştur. Bu kuşak, bu neslin kıpır kıpır heyecan ve mücadele ile dolu yaşamları ile tamamı karşılıksız, hesapsız bu vatanı sevmiştir. Bu kuşak gerçekten özel bir yere sahip olup, çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yaparak, tarihe yardımlaşmanın, sevgi ve saygının ne kadar önemli olduğunu yazmışlardır. Bu nesil, dost hançerinin sancısını, mezara kadar arkadaşlığı, elindeki son lokmayı paylaşmayı da, sadakati de, vefayı da hep bildi. Bir de o kadarda mert, hoş görülü ve merhametliydiler.
Biz, ne mahcup bir kuşaktık, açları düşünüp en mütevazi yemek için bile utana sıkıla, gözden uzak dip masaları seçerdik.
Biz, ne mahcup bir kuşaktık, birinci içenler özenmesin diye filtreli samsun paketlerini çoraplara saklayıp, avuç içlerinde gizli saklı içerdik.
Biz, ne mahcup bir kuşaktık, yanlış anlaşılmasın diye aşkı bile kaçak göçek yaşardık, bakışmayı bile beceremezdik, gözü gözüne değmeden sevdiğinin elini bile tutamadan, gizli sevdalar yüreğinde göçüp gitti birçoğumuz.
Biz, ne mahcup bir kuşaktık, canını bile sakınmadan veren, art niyetsiz, pazarlıksız, beklentisizdik.
Biz, ne mahcup bir kuşaktık, belki de bu yüzden çok güzeldik.
Comments