top of page
Yazarın fotoğrafıNecati KAYHAN

BİR GÖZ BİR KAFA

BİR GÖZ BİR KAFA

Askerlik görevini bir askeri hastanenin göz servisinde yapıyordum. Sene 1944, aylardan mayıs idi. bir gün hasta koğuşuna İnebolu’dan dokuz yaşında bir çocuk getirdiler. Namık adındaki bu çocuk okulun bahçesinde kazma ile toprak kazarken gözüne küçük bir taş sıçramıştı. Ancak yapılan tedavi ve ameliyatlara rağmen hiçbir netice elde edilmediğinden çocuğun bir gözü kör olmuştu.

Bu yüzden, koğuştaki bazı hastalar hiç değilse bile ara sıra kendisine takılıp “Tek göz” diye kızdırmaya çalışıyorlardı.

Bu duruma üzülen sıhhiye eri, bir gün gidip çocuğun hatırını sordu ve; “Tek gözle kaldığına üzülmüyor musun?” dedi.

Namık sönmeyen ümitlerini ifade eden berrak bir sesle; “hayır üzülmüyorum” dedi. “Bir göz, bir kafa ve bir kalp bana yeter…”

SOSYAL MEDYA OTOBİYOGRAFİSİ

Teknoloji böyle bir şey işte; insanları yakınlaştırıyor mu yoksa uzaklaştırıyor mu hiç anlamıyorum. Sosyal ağlara geç katıldığım için uzunca bir süre arkadaşlarımla yüz yüze görüşmek zorunda kaldım. Şimdilerde her şey harika Facebook, Twitter iyice asosyal bir adam oldum.

Biraz kendimden bahsedecek olursam.

Patates kızartmasını, mantıyı ve gazozu severim.

İnsanlara değer veririm, ancak genelde umurumda olmazlar.

Böyle de bir çelişki içerisinde hayatıma devam etmekteyim.

-mışlı, -mişli konuşmayı severim.

Öyleymişiz, böyleymişiz oyunları tam benliktir.

Hayal dünyam geniştir, diyemem ancak uzundur.

Fıkra anlatmayı-dinlemeyi çok severim.

Şaka yaratmakta üstüme yoktur.

Futbol oynamayı-teknik direktörlük yapmayı çok severim.

İnsanların gözlerine uzun bakmayı sevmem, çünkü gülesim gelir.

Yüzlerce yazı yazabilirim.

Aşk denen şeye inanmam ama hep sevdiğimi düşünürüm.

İki yüzlü adamları sevmem.

Çok fazla olmayacak soru soran insanlarla muhabbet etmem.

Kendinden emin olan insanları severim.

Eğitim ve sağlık sektöründe özelleşme olduğu sürece ülkede eşitlik olacağına asla inanmam.

Parası olduğu için okuyanın, parası olanın sağlıklı yaşadığı bir düzen bana kati suretle uymaz.

Doğum günlerime çok önem vermem.

Bu arada en çok sevdiğim renk yeşil-lacivert.

Çok çalışmalıyız çok!

Allah yolumuzu açık etsin sevgili kardeşlerim.

Hoşça kalın arkadaşlar…

ŞİMDİLERDE

Sakallarım uzuyor bu günlerde,

Elim gitmiyor kesmeye.

Sen çok severdin ya, okşardın hani yüzümü

Kaymazdı parmakların yanağımda

Daireler çizerdin , bunlar bana yeter derdin.

Bazen de saçlarımı okşardın

Saçlarımı da kestirmiyorum şimdilerde

Sanmıyorum, çıkıp gelmezsin ki bir daha

Bağırsam çağırsam boşuna,

Bir son öpücüğü bile çok gördün bana

Eskisi gibi yazmıyorum artık

Elim gitmiyor kaleme, sayfalar boş.

Yüzleşemiyorum yokluğunla

Özlüyorum kavganı, istiyorum azarını

Ne söylesem boş oysa

Hangi giden terk edilmiş ki mezarını

Bazen sevgilin varken yalnız olduğunu hissedersin

Asıl o zaman yandın işte

EL ELE

Bazen sevgilin oluyor, elini tutuyorsun, bu çok büyük bir şeysin bence. Birinin elini tutmak, birine karışmak gibi. Herkesin eli tutulmaz ki. Bazen sevgilinin bile elini tutamazsın, sadece koluna girsin istersin. Her ne kadar küçük bir şey gibi dursa da çok büyük bir şeydir el ele olmak. Çünkü sonraki aşama sarılmaktır ve her erkek sarıldığında da sanki bir ömür boyu çözülmeyecek kollar ister boynunda. Her kadın öyle sarılamaz ama sadece sarılır bazıları ve sadece elini tutar. Sen yürürsün o da yürür ama beraber yürümezsiniz, sadece el elesiniz, hepsi bu…

 

26 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page