Beyin Fırtınası
- Necati KAYHAN
- 12 Şub
- 2 dakikada okunur
İki genç, küçük bir dereceğin üstündeki köprüde durmuş altlarındaki suyu seyrediyorlardı. Bir tanesi “Bak” dedi, “şu alttaki minicik balığı görüyor musun?
Ne kadar mutlu!”
Diğeri:
“Sen bir balık değilsin ki! Bir balığın mutlu olup olmadığını nasıl anlayabilirsin?” diye karşı çıktı bu sözlere.
Öteki:
“Peki sen… sen de ben değilsin ki. Öyleyse benim balığın mutlu olup olmadığını sen nasıl anlıyorsun? Diye cevap verdi.
Diğeri:
“Tamam” dedi, Mademki ben sen değilim ve sen olmadığıma göre de senin anladığını söyleyemem öyleyse sende balık olmadığına göre, balığın ne hissettiğini anlayamazsın.
Bu garip tartışmaya son noktayı öteki koydu:
O zaman senin ilk sorduğun soruya dönelim. Sen bana balığın mutlu olup olmadığını nerden anladığımı sordun. Bu soru gösteriyor ki, benim anlamadığımı sordun. Bu gösteriyor ki benim anlamadığımı sen hissettin. Öyleyse söyleyeyim aziz dostum. Bende balığın mutlu olduğuna inandım, hissettim.
Neye Güveniyormuş?
Yedi yaşındaki ufaklık, kızak kaymaktan eve döndüğünde yeni kızağı yanında değildi.
“Yaşlı bir adamla küçük çocuğa kızak aldılar, saat dörtte getireceklerdi diye anlattı.
Dünyada ne gibi insanların var olduğunu iyi bilen anne ve babası, bir taraftan yeni kızağın kaptırıldığı düşüncesiyle dehşete düşerken, bir taraftan da için için küçük delikanlının iyi kalpliliğine ve saflığına sevinmekteydiler.
Saat dört olmuş kimse gelmemişti. Fakat dört buçukta kapı çalındı ve mutluluk içindeki adamla çocuk kızak ve koca şeker torbasıyla beraber eşikte belirdi. Ufaklık bir anda kaybolup odasına gittiyse de, hemen koşarak geri geldi. Kızağı iyice muayene ettikten sonra, adama şöyle dedi: Pekala, saatinizi geri alın bakalım.
Ben Durur Muyum
Bir gece tiyatrodaki dekorlardan bir kısmının tutuşması neticesinde, salonu dolduran yanık kokusu seyircileri bir hayli heyecanlandırmıştı. Tam panik kopmak üzereyken, aktörlerden biri sahnede belirdi. “Baylar Bayanlar heyecanlanmayın. Ortada hiçbir tehlike yoktur.” diye seslendi.
Seyirciler sakinleşmeyince devam etti:
“Baylar ve Bayanlar! Bir tehlike olsaydı ben burada olur muydum hiç!”
Panik aniden son buldu.
Kapıdaki İlan
Bir zamanlar, ABD’nin Michigan eyaletindeki bir manastırın kapısında, zilin hemen altnda şöyle bir not asılıydı.
“Eğer zili çaldıysanız, bunu okuyana kadar zili yeniden çalmanıza gerek yoktur. Sağır değiliz, ancak eskisi kadar genç de değiliz. İkinci kattan buraya inmek bayağı vakit alıyor. Eğer arabanızın motoru çalışıyorsa kontağı kapatmanız gerekir. İşleyen bir motor hem çok benzin harcar, hem de çok gürültü çıkarır. Kapıya vurmanız gereksiz. Zil düğmesine bastığınız zaman çalışır. Tabi kii. Zaten böyle bir durumda kapıda bir not bulunur. Eğer buraya kadar okuduysanız, okuduklarınızı bir defa tekrar edin. İlk seferinde gözünüzden önemli bir şey kaçmış olabilir. Eğer hala cevap yoksa, zili yeniden çalın. Alış-verişe hemen gitmeniz gerekmez. Bir dakika daha bekleyip ne olacağını görün. Biz sizin içeriden gitmenizi gözetliyor değiliz. Eğer ayık ve düzgün bir görünüşte iseniz, kapı biz varır varmaz açılacaktır. Eğer makul bir süre sonra hala bir cevap çıkmazsa kartınızı bırakın. Eğer kartınız yoksa başka bir gün uğrayın ya da telefon edin. Lütfen bize kızıp evde oturmadığımızı söylemeyin. Belki şu anda başka biriside sizi kapınızda beklemektedir.
コメント