Sonra müziğin sesini açtım.
Hayatta güzel şeyler de oluyordu, ama sürekli sana ya da bana rastlaması mümkün değildi, bu büyük bir haksızlık olurdu.
Zaten Allah bizi, “dünya çok mükemmel bir yer, sende orada mükemmel bir hayat süreceksin” diyerek yaratmadı.
Zorluklar ve bir şeylerin karşısında direnmek, her insanın hayatında yapabileceği en anlamlı davranıştır. Sayısız derdimiz var, saysan sayamazsın, herkesin derdi başka.
Biraz şikayetçiyim kötülerden. Kötü olmak için doğmadı hiç kimse. Peki, onları kötü yapan neydi? Kötü olmak dayatılan bir şey mi? Sen kötü olmalısın, senden başka bir şey olmaz. Bana bak çocuk, sen kötü olma bence git aylak bir adam ol, kimseye zararın olmasın yararından vazgeçtim.
Bir insanın en son ne zaman mektup yazdığı önemli. Yazacak kimse yoksa kendisine yazsın. Sonra isterse okur, bence okumasının süresi önemli değil. Beklentilerin var ve karşılığında mektupların dünyadaki her şey iyi yaşamak için mi? İnsan gülebildiği kadar gülmeli, beş liraya balık ekmek yiyebileceğiniz bir sevgiliniz olmalı.
Sen bekle hayat beklemez. Sahi Lidyalılar parayı nerede buldu.
“Yerde para bulan Lidyalı öyleyse. Sonuçta tarih dersinde bize anlatılan; payı Lidyalılar buldu” cümlesinden ibaret. O halde o zaman Lidyalıyız. Benim dedem Lidyalı, çok dağınık bir adam oldum son zamanlarda. Yazının haline bak, bildiğin karayolları haritası, uğramadığı yer kalmadı. Hadi Eyvallah sen cümleni al içinden.
Ne dünya mükemmel, ne biz…
İZ
Güneşin battığı yerdeyim.
Giderayak bıraktığın pembe bir ruj izi var yanağımda.
Yağmur siliyor hafiften varlığını.
Ve unuttum derken yalan söylüyorum.
Rehberden numara silmek iş değil biliyorum.
Aklım sende kalır, dudaklarında, rujunda.
Gitmek olur iş değil, sevmek benim gibi unutulmuş.
Falımızda ayrılığın izi yoktu, yanağımda ruhunun…
Ama hayat işte, boş veriyorum.
Bazı insanların bir ilişkiyi başlamadan bitirmek gibi yetenekleri var…
HAYAT YARIŞI
Hemşirelik yaptığım hastaneye birkaç gün önce bir kız çocuğu yatırılmıştı.
Doktorların durumunu oldukça ümitsiz gördükleri hasta çocuğun sürekli elinde tuttuğu toprak dolu kap dikkatimi çekti. Çocuk kabı hiçbir yere bırakmıyor ve arada sırada içindeki toprağa yarım bardak su döküyordu.
Merak edip, bu toprak kapta ne olduğunu sordum.
Küçük kız, yattığı yerde halsiz gövdesini doğrultarak; “bu benim bezelyem” dedi. “Onun hastaneye yatacağım gün diktim. Kim başını daha önce kaldıracak diye bezelyemle ben yarışıyoruz…”
Birkaç gün sonra küçük kız başarılı bir ameliyat geçirmiş ve bezelyeyle yaptığı yarışı kazanmıştı.
Comments