top of page

ÇAYI YENİDEN DEMLİYORUZ , BUYRUN!

Kepirtepe’de  1960’ların başında öğretmen kız öğrenciyi sözlü yapmak için tahtaya kaldırıp, kurtuluş savaşı ile ilgili bir soru sormuş. Konu ile uzaktan bile akraba olmayan öğrenci şöyle yanıtlamış;

‘Öğretmenim tam çalışmaya başlıyorum savaşlar oluyor, insanlar ölüyor her yer kan revan içinde kalıyor. Ben çok üzüyorum, çok korkuyorum ve hemen ağlamaya başlıyorum. Bu yüzden de çalışamıyorum ‘

Son bir yıldır hiç yazı yazmadığımı fark edince, olayın sınıftaki tanığı ilkokul öğretmenimden dinlediğim bu anıyı hatırladım.

Benimkisi tembellikten değil. Ağır bir umutsuzluk hastalığına tutuldum sanırım.

Yıllardır kasabaya dair sorunları ve çözüm yollarını yazdım durdum. Otuz beş yıldır kasabaya dair yazılar yazıyorum. İlk zamanlar pozitif önerilerle başladı yazı yolculuğum. Sonrasında yanlışlara dair gördüklerimi yazdım. Kimse tınmadı. Betona gömülüyoruz, mankurtlaştırılıyoruz dedim, kimse oralı olmadı. Dahası besleme kalemlerin açık saldırısına uğradım.

Ülkede en fazla uluslararası festivalde ülkeyi ve kasabamızı temsil eden tiyatro sanatçıları arasında ilk sıralarda yer almama rağmen,  bir grup nema tüccarı beni ‘SANAT DÜŞMANLIĞI’ ile suçlayacak kadar gemi azıya aldılar. Gülümseyip Meksika’daki festivale katılmak için Mexico’ya uçtum ekibimizle birlikte.

Ülkede gerçekleştirilmiş en büyük Kukla Festivalini kendi imkanlarımla hayata geçirirken festivalin göbeğinde yurtdışından gelen dostlarımızın önünde ‘sesli cihazla yayın yapmak ‘suçundan az daha gözaltına alınıyordum.  Bereket bizim çocukların sayısı zabıta toplamından fazlaydı da, yırttık.

Bir garabet olan ‘Tabela Yönetmeliğine ‘ karşı yazdığım ‘ŞEYİNİZİ KALDIRMAYA GELDİK’ başlıklı yazımdan sonra tabelam indirildi. Ertesi gün açılış töreni ile yerine astım. Bir daha cesaret edemediler. Benden ötürü değil sadece yazdığım şu cümleden ötürü;’MİGROS’un tabelasını kaldırın söz ben de size zahmet vermeden şeyimi kaldıracağım.’ Bu cümle koca koca meclis üyelerinin gayet lacivert bir biçimde yazıp onayladığı yönetmeliği gömüverdi.

Salon yasakları, açtığımız salonun festival oyunu sırasında zabıta ordusu ile kapatılmaya çalışılması, mavi gözlü hemşehrimizin yer aldığı ‘ATATÜRK TAKVİMİ’ ni dağıttığımız için kelle o günün parası ile 4580 TL lik ceza, hakkımızda yazılan hakaret ve iftira dolu olan ve yazarının ceza yediği yazılar…. Bu böyle sürüp gitti.

En önemlisi ise kasaba delisi ilan edilmemiz. Bunu yapanların kimisi kovboy şapkası kimi de mor şemsiye düşkün-ü idiler.

Bunları ara ara hatırlatmakta fayda var. Ne kadar kötü yönetildiğimizi bilirsek, iyi yönetilmek için taleplerimizi o denli yükseltebiliriz.

Bu yeni demlediğim çay beni ve umudumu ne kadar ayakta tutar bilmiyorum. Siz demlediğim çaydan tad alır mısınız, ondan da emin değilim.

Ama madem düşünüyorum, o zaman el mecbur yazacağız.

 

댓글


bottom of page