“Varlığımızı önceki kuşaklara borçluyuz; borcumuzu bizden sonrakilere ödeyeceğiz.” Aziz Nesin
1914 yılında çıkan Birinci Dünya Savaşı’na Almanlar ile birlikte girdik ve doğuda Erzurum, güneyde Suriye, Ürdün, Yemen, batıda ise Çanakkale cephelerinde düşmanla savaştık. Bu savaşların en zorlusu, en kanlısı ve en çok can kaybı verileni ise Çanakkale Savaşı oldu.
İngiliz ve Fransızlar, müttefikleri olan Çarlık Rusya’ya yardım etmek için; İstanbul ve İstanbul Boğazı’nı ele geçirmek istiyordu. Yunanistan’da ordusundan üç tümeni İngilizler’in emrine vermeye hazır olduklarını belirtseler de, Çarlık Rusya’nın Yunanları İstanbul’da istememesinden ötürü Yunanistan Çanakkale Savaşı’na katılmadı.
İngiltere, Fransa, Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada gibi emperyalist ülkeler yurdumuza saldırmaya başlamış, Türk ulusu ise yurdunu savunuyordu.
19 Şubat 1915’te düşman gemileri Çanakkale Boğazı’na girmeye başladı. Anafartalar, Kumkapı, Seddülbahir gibi Türk kaleleri topa tutuldu. Ordumuzun durumu iyi değildi. Yeni ve gelişmiş silahları yoktu. Buna rağmen askerlerimiz vatanı canla başla savunuyorlardı.
İngiltere ve Fransa güçlü bir donanmaya sahipti. Birkaç günde Boğaz’ı aşıp Marmara Denizi’ne ulaşmayı düşünüyorlardı. Düşman, beklemediği bir direnişle karşılaştı. Ağır kayıplar veriyordu. Gemilerinin birçoğu “Nusret” adlı mayın gemimizin döşediği mayınlar tarafından hasar almıştı. Son olarak Seyit Onbaşı’nın İngiliz donanmasının göz bebeklerinden birisi olan “Ocean” zırhlısını dümenden vurması ve geminin kontrolden çıkıp mayınlara çarparak batmasıyla birlikte İtilaf devletleri geri çekilme kararı almıştı. (18 Mart 1915)
Düşmanlar, Boğaz’dan geçemeyeceklerini anladılar ve daha güçlü bir ordu ile karadan saldırdılar. Karşılarında Mustafa Kemal komutasındaki 19. Tümen vardı. Mustafa Kemal, 19. Tümen’e bağlı 57. Alay birliklerini kendisine böyle bir emir gelmemesine rağmen kişisel insiyatifi ile stratejik öneme sahip Conkbayırı’na doğru hareket ettirdi. Çanakkale Savaşı’nın en sert çarpışmalarından birisine sahne olan Conkbayırı’nda Mustafa Kemal askerlerine; “ben size taarruz etmeyi değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir” emrini vermiştir.
Mehmetçik canını veriyor fakat yurduna bir adım attırmıyordu. İngiltere’nin tümen tümen birlikler getirmesine rağmen Türk direnişi kırılamıyordu. Düşman bir kez daha toparlandı ve bütün kuvvetiyle saldırdı fakat bu saldırıda da başarılı olamadılar. Anafartalar Grubu komutanı Mustafa Kemal ve Mehmetçik, burada da yenilmez olduklarını göstermişlerdi.
Aylar süren savaşta 250 bin askerimiz şehit olurken, düşman birlikleri de 252 bin asker kaybetmişti ve toplam kayıp 500 bini aşmıştı. Tüm bunların sonunda ise 9 Ocak 1916 günü düşman kesin yenilgiye uğratılarak geri çekilirken, Türk ulusu tarihinin en büyük zaferlerinden birisini daha kazandı. “Çanakkale Geçilmez” sözü ise tarihe altın harflerle yazıldı.
Her yıl 18 Mart günü Çanakkale’nin zafer yıldönümünü coşkuyla kutluyoruz. Vatanımızın ve ulusumuzun bağımsızlığı tehlikeye düştüğünde aynı savunmayı, aynı direnci göstereceğimizi bir kez daha tekrarlıyoruz.
Comments